Salı, Mart 25, 2008

Kimliğini arayan Amin Maalouf'u tanımak...

Blog yazarlarından Sn. Nurullah Güngör'ün Amin Maalouf'u anlamak isimli yazını okuduktan sonra bir cevap niteliği taşımasa da kendi görüşlerimi yorum şeklinde değil ayrı bir blog olarak yazmak istedim.

Yazar Amin Maalouf'un hiçbir yere ait olmamak hissiyatını öne çıkarıp; kimliksizliğin gerçek bir kimlik aracına dönüşmesini anlatıyor yazısında.

Gerçekten öyle mi?

Amin Maalouf'un kitaplarını tamamını okumuş biri olarak kendimde yazma cesaretini bulabiliyorum.

Öncelikle Amin Maalouf neden hiçbir yere ait hissedemiyor kendini? Ne Arap ne de Fransız?

Yolların Başlangıcı isimli eserinde yazarın aile bağlarının ne kadar karmaşık olduğunu okuyoruz. Orhan Pamuk'un babasının bavulunu anlattığı Nobel konuşmasına esin kaynağı olabilecek kadar benzerlikler taşıyan bir sandığı var Amin Maalouf'un ve ucu Küba - Amerika kıtasına kadar uzanıyor. Girift ve dağılmış bir aile şeması çiziyor. Bu şemayı anlayabiliyoruz çünkü ortadoğu sürekli göç veren yaşanması kolay olmayan bir coğrafya.

Lübnan... Ben gitmedim ama çevremdeki bir çok kişi turistik ziyaret yaptı. İzlenimlerini okudum. Küçük Fransa. Osmanlı'nın beş yüz yılda yapamadığı şeyi Fransa bir kaç on yılda başarmıştır. Amin Maalouf'u Fransız hissettiren şey de aslında Fransız sömürgeciliğinden başka bir şey değil. Fransa cazip geliyor; romantik ve entelektüel duruşu var. O sömürgeci güç Türkiye olsaydı Amin kuşkusuz Fransız olduğu kadar Türk hissetmeyecekti. Hatta ileri gideceğim bugün Amin Maalouf'u iyi bir Arap milliyetçisi olarak görebilecektik.

Kimliksizleştirme emperyalist bir yaptırımdır. Emperyalizmin sömürgeci aşamasında bir çok coğrafyayı egemenliklerine alan güçlerin oralarda yaşayan halkları kendisine benzettiğini, diliyle, diniyle etkisi altına aldığını biliyoruz.

Bu asla romantik bir şey değildir.

Amin Maalouf kimliksizleşmeyi savunarak bu coğrafyaya belki de istemeden-farkına varmadan ihanet ediyor.

Kimlik zenginlik demektir. Emperyalizm kendi kimliğinden hiçbir zaman vazgeçmezken ezilen halkların kimliğini yok etmeye çalışmak hatta bunun yazarı olmak ne derece doğru bir tutumdur bunu da sorgulamak gerekiyor. Sn. Nurullah Güngör'ün bu arada kalmayı bir kimlikmiş gibi gösteriyor oluşu da yazım tekniğinin getirdiği bir kurgu olsa gerek. Okurken hoşunuza gidiyor; ancak içeriğinin derinliğini anlayamıyorsunuz.

Kuşkusuz bu coğrafyada birden fazla etnik temelli sorun var. Bugün halkların arasındaki kavgaların bitirilmesi için bir şeyler yapmak gerekiyor. Ancak hesapları bilmek, tarihin ne olduğunu iyi algılamak gerekiyor. Amin Maalouf'un ilk okuduğum eseri olan Arapların gözünden Haçlı Seferleri aradığımız tarih bilgisini bize çok iyi veriyordu. Amin Maalouf iyi bir oryantalist olarak emperyalizme karşı bir duruş sergileyemiyor. O zaman bu kitapta yazılanlarla büyük bir çelişki içine giriyor. Bize de şunu sormak kalıyor. Amin Maalouf bu yazarken hangi bilincin etkisindeydi; bugün nereye geldi?

Ölümcül Kimlikler çok etkileyici bir üslüpla yazılmıştır. Okurken büyülenmemek mümkün değil; ancak yazdığı şey bu coğrafyada kafa karışıklığından başka bir şey yaratmayacaktır.

Bu coğrafyanın sorunu "kimlikler" değil, bu kimlikleri yok etmeye çalışan egemen güçlerdir.

Uzay Gökerman

Yazıya esinlik yapan Nurullah Güngör'ün yazısı : http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=90120

0 Comments:

Yorum Gönder

<< Home